Nuri Sami Koral

1908 - 1990

Bütün Dünya Dergisi (2007)

 

 

 

 

 

Libya Ulusal Marşı’nı
Bir Türk Besteledi!

Onu, Türkiye Yayınevi’nde çalıştığım 1950’li yıllarda tanıdım. Sakin, kendi halinde, beyefendi bir adamdı. İşi Cağaloğlu ya da Sirkeci’ye düştüğü zamanlar gelir, bize de uğrardı. Birlikte çalıştığımız, döneminin tanınmış dergicilerinden Sezai Solelli’nin yakın ahbabıydı.
Karşılıklı otururlar, bir kahve içimi boyunca dereden tepeden söz açıp sohbet ederlerdi.
Kim miydi bu kişi? Değeri bizde hiçbir zaman yeterince anlaşılamamış bestecilerimizden Nuri Sami Koral...


O gittikten sonra Sezai Bey,
“Başka ülkede olsa, Nuri Bey’in heykelini dikerler” derdi. “Böylesine büyük bir müzisyen, inan ki, Türkiye’ye yüz yılda bir gelir.”
Pek çok orkestra yapıtı, bu arada senfonileri, konçertoları, oda müziği ve piyano yapıtları olan Nuri Sami Bey, aynı zamanda iki de ulusal marş bestelemişti.


Evet, iki de ulusal marş:
Önce Libya, sonra da Endonezya Ulusal Marşları! 50’li yılların başında, Libya bağımsızlığına henüz yeni
kavuşmuştu. Kraliyet tahtında Senusi Tarikatı’ndan, İngiltere yanlısı Kral I. İdris vardı.
Bir gün Nuri Sami Bey’e Libya devletinden bir öneri gelmiş. Libya’ya, Batılı teknikle bestelenecekbir ulusal marş önerisi... 
Nuri Sami Bey bu öneriyi kabul etmekte fazla düşünmemiş. İlk işi, ülkenin yerel müziği ve melodi yapısı hakkında fikir edinmek için onlardan birkaç halk müziği parçasının notalarını, daha da iyisi, plaklarını göndermelerini istemek olmuş. Göndermişler...
Üstad hemen oturmuş ve onlara güzel bir ulusal marş bestelemiş.
Libyalılar çok beğenmişler bu marşı...
Önce kendisine şükranlarını bildirmişler, arkasından da banka aracılığıyla hayli yüksek bir telif ücreti ödemişler. Ödemişler; ama bizdekikesintiler yüzünden eline bu tutarın pek azı geçmiş.


Alçakgönüllü, kendi halinde, sessiz bir kişiydi Nuri Sami Koral...
Yıllarca fiişli Terakki Lisesi’nde müzik öğretmenliği yaparak, öğrencilerine haftada bir ders de olsa, müzik sevgisini aşılamaya
çalışmıştı. Yapıtları, özellikle senfonileri sık sık İsveç’te konserlerde çalınır, bu icralar Stockholm Radyosu’nda yayımlanırdı.
Derken arkasından aynıöneri bu kez Endonezya’dan gelmiş. O yıllar Endonezya’nın, özellikle de devlet başkanı Sokarno’nun Türkiye’ye bir hayli yakınlaştığı yıllar... 
Nuri Sami Bey, güzel bir marş besteleyip yollayarak onları da memnun etmiş.
Kaddafi darbesinden sonra Libya’da hâlâ aynı marş çalınıp söyleniyor mu, onu bilemiyordu.
O yıllarda Libya’da, biz Türkler’e büyük sevgi ve saygı besleniyordu. Haklı olarak bizden de
kendilerine yakın ilgi gösterilmesini bekliyorlardı. Bu hava içindeNuri Sami Bey’i, Libya’ya davet etmişlerdi. Libya Devlet Konservatuvarı’nı kurması ve de ömürboyu yönetmesi için... Üstad kalkıp Libya’ya gitmişti. Konservatuvarıkurmuş, üç ay kadar da başında kalıp yönetmişti. Ama yalnızca üç ay kadar...
Bugün nasıldır bilemiyorum; ama o tarihlerde Libya’da kaç-göç vardı, otoriter bir rejim kimseye
göz açtırmıyordu, halk başta içki yasağı, bin türlü yasağın kısıtlaması içinde bunalıyordu. Dediğine göre bu yasaklar o denli sıkı izleniyormuş ki, maarif nazırı bile, buzlu viskiyi, ancak makam odasının kapısını bir güzel kilitledikten sonra kasasından çıkartıp ikram edebiliyormuş!
Nuri Sami Bey bakmış ki bu Afrika ülkesinde daha fazla kalamayacak, atladığı gibi uçağa doğru İstanbul’a dönüvermiş. Yoksa, ülkenin eğitim kesimindeki tüm önemli makam sahipleri onu çok seviyorlar, bir dediğini iki etmiyorlarmış. Bir başkası olsa, devletileri gelenleriyle ilişkilerini ilerletir, artık örtülü ödenekten mi olur, yoksa özel derslerden mi, servet sahibi olması işten bile değilmiş. Ama Nuri Sami Bey bir türlü ısınamadığı bu Kuzey Afrika ülkesinde daha fazla kalamamış.Ayağına gelen nimetleri (!) tepip dönmüş İstanbul’a eşiyle çok sevdiği kızının yanına...
Alçakgönüllü, kendi halinde, sessiz bir kişiydi Nuri Sami Bey...
Yıllarca fiişli Terakki Lisesi’nde müzik öğretmenliği yaparak, öğrencilerine haftada bir de olsa, müzik sevgisini aşılamaya çalışmıştı. Yapıtları, özellikle senfonileri sık sık İsveç’te konser programlarında çalınır, bu icralar Stockholm Radyosu’nda yayımlanır, hemen
arkasından da kendisine telif ücreti ödenirmiş. O yıllarda bile, bizde, müzik çevrelerinin dışında, Nuri Sami Bey’in adını duyanlar olduğunu hiç sanmıyorum.
Yardımsever bir insandı Nuri Sami Bey... 1959’da, Lüleburgaz’da yedek subaylığımı yaparken, Tümgeneral Lütfi Güvenç, orduevinin açılışı nedeniyle yapılacak tören için benden bir müzisyen bulup bir tümen marşı bestelettirmemi istemişti.
İlk aklıma gelen kişi, Nuri Sami Bey olmuştu. Hemen Pangaltı’ daki evine koşmuş, durumu anlatmış, “Acaba bir marş yazabilir misiniz?” diye kendisinden ricada bulunmuştum. Beni çok severdi. “Yarın sabah gel, marşını vereyim sana...” demişti.
Gerçekten de ertesi gün sabah sabah evine gittiğimde 65’inci Tümen için yazdığı marşın notasını elinde sallayarak, “Marş hazır; ama önce bir çalayım da dinle; bakalım beğenecek misin!” demişti. Köşedeki duvar piyanosunun başına geçip oturmuş ve o gece bestelediği marşı çalmaya başlamıştı. Kalabalık bir bando için hazırladığı bu marş gerçekten çok güzeldi. Hem güzel hem basit hem de akılda kalıcı melodilerden oluşuyordu.


Hoca, marşı bestelemekle kalmamış, ayrıca bandodaki her saz için ayrı ayrı partisyonlarını da yazmış ve de sanki bizim tümenin bandosunda birkaç trompet, birkaç trombon, birkaç tuba birden varmış gibi, her partisyonu üçer beşer yazarak bizleri notaların kopyasını çıkartarak çoğaltmak külfetinden kurtarmıştı.


Ne yazık ki, bizim tümenin beş, altı erden oluşan mütevazı bandosu Nuri Sami Bey’in bu marşını seslendirebilecek yetenekte olmadığı için doğru dürüst çalamamış, yerine bando başgediklisi Basri Başçavuş’un son anda çırpıştırdığı marşı çalmak zorunda kalmıştı.
İlgi çekici bir kişiydi Nuri Sami Bey... Yanılmıyorsam, 1908, Tekirdağ doğumluydu.


İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda Cemil Reşit Rey’le armoni ve kontrpuan, Seyfettin Asal’la da viyolonsel çalışmış, 1934’te mezun olmuştu. Yaşamı boyunca müzikten başka hiçbir şeyle yakından ilgilenmemiş, Türkiye’deki ilk senfonik bando parçalarını o bestelemişti.
Armoni Mızıkası tarafından satın alınan bu parçalar topluluğun kendi repertuvarlarında yer almıştı. Ayrıca bestelediği orkestra yapıtları nın önemli bir bölümü de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası için satın alınmıştı.
1944 yılında bestelediği “Kızılırmak” adlı senfonik şiiri, o yıl şef Ernst Preatorius yönetimindeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası tarafından çalınmıştı. Müzik otoriteleri, Nuri Sami Bey’in, “Türk Beşleri” diye anılan Cemal Reşit Rey, Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Necil Kâzım Akses, Hasan Ferit Alnar gibi çağdaşlarının gölgesinde kaldığı görüşünü paylaşırlar.
1937’de, 29 yaşındayken bir öneri üzerine Bursa’ya giderek Bursa Belediyesi Müzikevi’ni kurmuş ve iki yıl boyunca bu konservatuvarın müdürlüğünü üstlenerek pek çok öğrenci yetiştirmişti.


İstanbul’a döndüğü zaman da İstanbul Çocuk Korosu’nu kurmuş, korodaki çocuklarla teker teker ilgilenerek, onları müzik dünyamıza kazandırmak için elinden geleni esirgememişti. Nuri Sami Bey’in 1954’te yazıp tamamladığı “Beş Halk Dansı” adlı yapıtı da, bir bankanın düzenlediği yarışmada birincilik ödülü kazanmıştı. Bir gün, yayınevine uğradığında, söz işgal yıllarına gelince, bana Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, Tekirdağ’ın düşman güçleri tarafından nasıl işgal edildiğini anlatmıştı. O günlerinde ilkokul öğrencisi olmalıydı. “Bir de baktık ki, İstanbul tarafından doğru, yokuştan aşağıya koyu renk üniformalı bir tabur asker şehre doğru yürüyor!
O anda herkesin yüreğine kıpkızıl bir kor düştü. Zor günlerdi, gerçekten çok zor günlerdi o günler!” derken o karanlık günleri yeniden yaşıyormuş gibi aşırı heyecanlanmıştı. Nuri Sami Bey’i 1996 yılında kaybettiğimizde 88 yaşındaydı. fiairin dediği gibi, belki de yapıtları, gemilerin geçmediği bir başka âlemde hâlâ çalınmaya devam ediyor.

Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein!
Nuri Sami Koral’ın Başlıca Yapıtları: Orkestra Yapıtları:
•1933, “Türkü”, •1937, “Türkü”, •1938, “Fantezi”, •1940,
“İki Türkü”, • 1940, “Birinci Senfoni”, •1944, “Demet” (orkestra
süiti), •1944-1981, “Ozan Süiti”, •1952, “Prelüd”, •1954,
“Beş Halk Dansı”, •1957, “İkinci Senfoni”, •1985, “Fırat’ın Öyküsü”
(senfonik şiir). Konçertolar: •1943, “Viyola Konçertosu”,
•1960, “Viyolonsel Konçertosu”, •1978, “Fantezi” (harp ve orkestra
için), •1979, “Trompet Konçertosu”, •1979, “Korno Konçertosu”.
Oda Müziği ve Piyano Yapıtları: •1934, “Dört Parça”
(piyano için), •1940, “İki Türkü” (piyano için), •1942, “Birinci
Kuartet” (telli ve üşemeli sazlar için), •1946, “İkinci Kuartet”
(telli ve üşemeli sazlar için), •1948, “Üçüncü Kuartet” (üşemeli
sazlar için), •1967, “Küçük Orkestra İçin”, •1969, “Beşinci
Kuartet” (şüt ve yaylılar için), •1985, “Prelüd ve Bir Türkü” (iki
obua, harp ve yaylılar için). Bando Yapıtları: •1955, “Mehmetçik
Marşı”, •1955, “Millî Türkü”, •1959, “Libya Ulusal Marşı”,
•1959, “Endonezya Millî Marşı, •1965, “Kıbrıs Marşı”.•

Devamı..